IMF ve Türkiye

IMF kapitalist düzenin önermelerinden biri olan uluslararası ticaret artışının dünya refahını arttıracağı ilkesi doğrultusunda çalışan üç kurumdan biridir. Dünya Bankası(WB) gelişme yolundaki ülkelere yardım ederek onların dünya ticaretine ortak olabilmelerini, Dünya Ticaret Örgütü(WTO) ise uluslararası ticaretin rekabet ve hukuk kurallarına göre çalışmasını sağlamak misyonunu üstlenmiştir.

IMF’nin 189 üyesi vardır.1944 yılında kurulmuştur. Aktif çalışmalarına Türkiye’nin de dahil üye olduğu  1947 yılında başlamıştır.

IMF’nin Kaynakları

IMF’ye üye olan ülkeler, ekonomik güçleri kapsamında hesaplanan kota yükümlülüklerini IMF’ye taahhüt etmek ve belirli bir miktarını yatırmak zorundadır. Kota, bir çeşit sermaye katılım payıdır. IMF’de ki kotalar toplam 477 SDR’dir.(SDR ya da özel çekme hakları hem bir rezerv türü hem de IMF hesap birimidir. Dolar,Euro vb. büyük para birimlerinin belirli ağırlıklarla bir sepette toplanmasıyla oluşur.) 1 SDR = 1,385 $. Türkiye’nin IMF’de ki kotası 4.685,6 milyon SDR yani 6.455,6 $.

Kotanın önemi başlıca üç alanda ortaya çıkar: (1) IMF’de ki oy gücü kota ile belirlenir. Türkiye’nin IMF’de ki oy sayısı 48.015’dir.Buda %0,95’e tekamül eder. En büyük pay tabii ki ABD’ye aittir.(%16,52). (2) Ülke, IMF’den destek almak istediğinde verilecek destek miktarı kotaya göre belirlenir. Son zamanlarda bu kural özel durumlarla esnetildiği için eski önemini kaybetmiştir. (3) Ülke, IMF’den rezerv tahsis ettiğinde (SDR) bu tahsis ülkenin kotasına göre yapılır.

IMF’nin Organları

IMF’de üç önemli organ vardır: Guvernörler Kurulu, İcra Direktörleri Kurulu ve Başkanlık. IMF’yi bir A.Ş. gibi düşünürsek Guvernörler Kurulu genel kurula İcra Direktörleri Kurulu yönetim kuruluna ve IMF Başkanı’ da CEO’ya benzetilebilir.

Guvernörler Kurulu, her üye ülkenin IMF’ye bildirdiği bir guvernör vekilden oluşur. Genellik Hazine/Maliye bakanları veya Merkez Bankası Bakanları seçilir.

Türkiye IMF’de Avusturya, Beyaz Rusya, Çekya, Macaristan, Kosova, Slovakya ve Slovenya ile birlikte grup(constituency) oluşturmaktadır.

IMF, yerine gönderdiği ekiplerle, üye ülkelerde yılda bir kez konsültasyon çalışması yapar. Bu çalışma sırasında IMF uzmanları ekonomik verileri toplar bunları ülke ekonomisinin yetkilileriyle görüşür ve tartışır. IMF heyeti Türkiye’de konsültasyon amacıyla bulunduğu sırada iş dünyası temsilcileri, işçi temsilcileri, Hazine ve Merkez Bankası’nın eski yöneticileri ve ekonomistlerle görüşerek ülke ekonomisi hakkında bilgi toplar ve elde ettiği bilgileri değerlendirerek ulaştığı sonuçları ülke değerlendirmesi raporuna yazar.

Son günlerde çıkan haberlerde de görüldüğü üzere IMF ülkemizde de bir konsültasyon çalışmasına başlamıştır.

 IMF Destekleri ve Aldığı Faiz

IMF, ödemeler dengesi sıkıntısına düşen ya da böyle bir sıkıntıya düşmesi konu olan üye ülkelere çeşitli destekler sağlar. Bunlardan en yaygın kullanılanı stand by düzenlemesidir (SBA.) 1 ile 3 yıl arasındaki bir dönemi kapsayan bu düzenlemeyle ülkeye bir yandan kotasıyla orantılı bir maddi destek sağlanırken bir yandan da yapılan programla politika desteği sağlanmaya çalışılır.

IMF’nin stand by düzenlemelerinde uyguladığı faiz oranı basit faiz oranı adı verilen düşük oranlı bir faizdir. Bu oran borç alan ülkenin kotasının yüzde 300’üne kadar olan borçlanmalar için aynıdır. Kotanın yüzde 300’ünü aşan borçlanmalar için 3 yıla kadar 2 puan, 3 yıldan sonra 3 puan ek faiz uygulanır.

 

Türkiye’nin IMF ile Stand By Düzenlemeleri

 

Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin üyeliğinin başladığı tarihten bugüne kadar IMF ile yaptığı stand by düzenlemelerinin dolar cinsinden tahsis ve kullanım tutarları yer alıyor.

 

Tarih Süre (Ay) Tahsis  (Milyon USD) Kullanım (Milyon USD)
1 1961 12 57 24
2 1962 9 47 23
3 1963 11 33 33
4 1964 11 33 29
5 1965 12 33
6 1966 12 33 33
7 1967 11 41 41
8 1968 9 41 41
9 1969 12 41 15
10 1970 12 136 136
11 1978 24 453 136
12 1979 12 378 347
13 1980 36 1.888 1.888
14 1983 12 340 85
15 1984 12 340 255
16 1994 14 923 696
17 1999 36 22.707 17.726
18 2002 36 19.360 17.990
19 2005 36 10.060 10.060
Toplam 56.942 49.557

 

Tabloya göre bugüne kadar IMF, Türkiye’ye 19 stand by düzenlemesi eşliğinde toplam 56,9 milyar dolar destek tahsis etmiş, Türkiye, bu toplamın 49,6 milyar dolarlık bölümünü kullanmıştır. 1980 yılına gelene kadarki kullanımlar son derecede düşüktür. Çünkü unutmamak gerekir ki Türkiye’nin o tarihlere kadar başlıca ihraç ürünleri fındık, kuru üzüm, incir gibi tarımsal ürünler ve az sayıda sanayi ürünüdür. Hava koşulları kötü gidip de mahsul düşük olunca ihracat düşmekte, Türkiye ödemeler dengesi sıkıntısına girip ithalat yapamaz konuma gelince IMF’nin kapısını çalmaktadır.1994 yılındaki destek tümüyle o yıl yaşanan ve büyük ölçüde kendi hatalarımızdan kaynaklanan krizden kurtulmak için alınmıştır. 1999 sonunda başlayan ve 2008 yılında sonuçlanan kredilerin kullanımı ise 2001 krizine giden gelişmeler, 2001 krizi ve sonrası için kullanılmıştır.

 

Türkiye 2005 yılındaki son Stand By Düzenlemesinin 2008 yılı Mayıs ayında tamamlanması sonrası IMF programından çıkmış ve normal konsültasyonlara tabi konuma gelmiştir.

 

IMF’nin Temel Sorunu

IMF, bugünkü görünümü itibariyle, kapitalizmin temel kuralı olarak kabul edilebilecek olan “parayı veren düdüğü çalar” ilkesinin tam anlamıyla uygulamaya geçtiği bir kurum görünümündedir. 1990’lara kadar bağımsızlığını bir ölçüde korumuş olan IMF, bu tarihten sonra ABD Hazinesi’nin bir uzantısı gibi çalışmaya başlamıştır. Bunun temel nedeni ABD’nin oy gücünün yüzde 17 dolayında olması ve IMF’nin bazı önemli kararları alabilmesi için en az yüzde 85 oy desteğine sahip olma zorunluluğudur. Her ne kadar IMF Başkanı Avrupalılar arasından atansa da ABD’nin özellikle kota artırımlarındaki etkisi kaynak artırımı ihtiyacı duyan IMF’yi ister istemez ABD’nin güdümüne sokmaktadır.

 

Şahsi Düşüncelerim

Bence ülkemizin girdiği bu ekonomik çıkmazdan kurtulması için IMF’ den bir stand by kredisi alması şart. Çünkü bankalarımız borç içinde ve eğer böyle giderse vatandaşa kredi veremeyecek duruma gelebilir. Böylece bankalar daha rahat kredi verebilir ve hem vatandaş hem bankalar rahatlayabilir.

Ayrıca IMF’nin gelmesi ile birlikte yabancı yatırımcıların ülkemize karşı olan “güvensiz” tutumları değişir. IMF yabancı yatırımcılara güvence verir. Böylece biriken konut stoklarını yabancı yatırımcılar eritmeye başlar, bu durumda ekonomimizde domino etkisi yaratır ve süreç iyi yönetilirse kısa vade de bu çıkmazdan kurtuluruz.

 

 Yazar: Sertaç Kevran

 

Kaynakça

http://www.mahfiegilmez.com/

https://www.imf.org

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir